22 Kasım 2013 Cuma

MEDENİ OLMAYA DAİR

Medeniyet, uygarlık, modern, medeni, uygar olmak . . . 
Çok genel olarak belli kurallar dahilinde diğerinin haklarına azami düzeyde saygı göstererek birlikte yaşamayı becermek anlamına geliyor. Yani diğerine tahammülün yoksa sen medeni, uygar bir insan olmaktan bahsedemezsin kardeşim. Bil ki bu kumaştan tayyör çıkmaz. Hele hele temelinde kötü niyet olmadığı halde (kötü niyet varsa o başka bir şey), ortada bir şey yok iken yani, şöyle az bir şey karşı duruşa, tepki gösterişe nabzın yükseliyor, burun deliklerin genişliyor, kızarıp, bozarıyor, sertleşiyor, sesini yükseltiyorsan Allah aşkına git kendini sorgula. Nerede, hangi ortamda büyüdün ? Nasıl yetiştirildin ? Nerelerde, ne eğitimi aldın ? vs. vs. Önce kendin, sen medeni olmanın neresindesin ?

Biraz daha açınca görüyoruz ki medeniyet, medeni oluş, uygar oluş yalnızca ekonomik gelişmişlikle değil, paralelinde fikirde, sanatta, sporda, endüstride ne kadar gelişmiş olunduğuyla da yakından ilgili. Çağı yakalamış, ekonomik kaygıları aşmış, eğitimli, kültürlü, görgülü bireylerin oluşturduğu toplum otomatikman medeni bir topluma dönüşüyor. Farklı ülke veya şehirler gördük. Bırak ülkeler , şehilrler arasındaki farkı, semtler arasında bile fark yok mu ? Yerken, içerken, giyerken, gezerken, bir semtte çok rahatken, başka bir semtte kendini rahatsız hissettiğin olmuyor mu hiç ? Evet bu durum bire bir içinde bulunulan şartlar dahilinde toplumu oluşturan bireylerin nasıl yetiştiği ile ilgili. Bir insanın yetiştirilişi evrensel değerler olan bilim, ilim, sanat, iyi vatandaş olmak, vatanını sevmek, doğru, dürüst ve ahlaklı olmak, insan haklarına saygılı olmak, doğaya, çevreye duyarlı olmak temelinde olup, din, gelenek, görenekler, tarih, milli değerler vb. ile de desteklenmişse sorun yok. Ama siz tutup, yetiştirilişin en temeline sıkı bir şekilde din ya da ırk gibi insanın pekte seçme şansının olmadığı alanları koyar, geri kalan her konunun referansını buradan alırsanız, diğer bir deyişle salt din referanslı, ırk referanslı bir anlayışla giderseniz, birlikte yaşamayı beceremezsiniz. Hayal olur. (Karışmaması açısından altını çizeyim her normal bireyin dinine ya da mensubu olduğu millete olan bağlılığı değil kastettiğim. Aşırılıktan bahsediyorum.) Evet hayal olur. Çünkü mental yapınız sizden olmayanı yalnızca diğeri olarak görür, “oda insan, ben de insanim” noktasına gelemezsiniz. Diğeri olarak gördüğünüz için, onun için bir şeyler yapsanız dahi bunu hep bir lütuf gibi görür, bunun insan olmanın, medeni olmanın, uygar olmanın bir gereği olduğu, normal bir durum olduğu gerçeğini ayırt edemezsiniz.

Kız , erkek ilişkilerinde de böyle. Düşünelim şimdi birbirinden izole yetişmiş bir kadın ile bir erkek bir araya geldiklerinde ne hisseder ya da düşünürler ? Uzatmadan söyleyeyim münferit farklılıklar olsa da nasıl davranacaklarını, konuşmaya nereden başlayacaklarını, ne diyeceklerini bilemezler. Bırak ne diyeceklerini falan dinin yoğun yaşandığı bir ortam veya katı ahlak baskısı ile büyüdülerse birbirlerinin yüzüne bile bakamazlar. Emin olun emekleyen bir çocuk daha cesur davranır etrafını tanımak için. Daha da kötüsü bu izole yaşam süresince birde dinden ahlaktan hiç nasibini almamışlar var. Peki ya onlar ne düşünür karşı cinsle karşılaştıklarında ? Nasıl davranır ? Hiç düşündünüz mü ? Onu da size bıraktım. Zorlayın kendinizi.

Şimdi şu yukarıdaki medeni olmanın tarifini bir daha okuyun. Sonra da düşünün neyi tartışıyorlar ekranlarda ? Hem de insanların en hassas oldukları nokta olan evlatları üzerinden. Anlayabilmiş değilim. Neyin , hangi istikametin çabası ? Hakikaten anlayabilmiş değilim. Bir taraftan ileri demokrasi, Kürt açılımı vs. söylemleri diğer taraftan gezi parkı müdahaleleri , kız erkek ilişkileri vb. gündemler.

Ne diyeyim hakkımızda hayırlısı . . .

DEMOKRASİYİ HAK EDİYOR MUSUN? KESİNLİKLE HAYIR!

Hiç alın teriyle, emekle kazanılanla babadan kalanın hali bir olur mu? Hele yoklukla okumuş, senelerce dirsek çürütmüş sonra iş hayatına atı...