Şevki Yılmaz geçenlerde Osmanoğlu Ailesinin bir düğününde “Osmanlı’yı süren soysuzları lanetliyorum.” diyerek, bildik cumhuriyet ve Atatürk düşmanı tavrını sürdürdü. Ne acıdır ki bu adam on yıllardır bu memlekette, ‘dikkat cumhuriyetin her türlü nimetinden istifade ederek’ başta Atatürk olmak üzere cumhuriyeti kuranlara hakaretler ediyor. Cumhuriyetin bir tane kurumu da çıkıp adama, dur bakalım, bunun şöyle bir karşılığı var demiyor. Cumhuriyetin savcıları, yani ‘cumhuriyet savcıları’ da bunun hesabını kendisine sormuyorlar.
Meselenin
ertesinde çıktı Özgür Özel "Bu ülkede Şevki Yılmaz’lar bir avuçtur, biz
bütün Türkiye’yiz" dedi. Nasıl büyük bir yanılgı. Bu gruptaki bir
motivasyon cümlesi ise; o dahi olamaz. Ana muhalefet liderinin Atatürk ve
Cumhuriyet karşıtı kitlenin sayısındaki artışı görmüyor olması ancak hayal
kırıklığı olabilir. Yok görüp de görmezden geliyor, küçümsüyorsa o da ancak
talihsizlik olabilir. Maalesef böyle slogan cümlelerle olmuyor. Altını
doldurmak gerekiyor ki hiç kolay bir iş değil.
Bugün hemen her
gün bir yenisini duyduğumuz, artık milyonlar haline gelmiş cemaatleri,
tarikatları görmüyor olabilir misiniz? Siyaset üzerindeki etkilerini görmüyor
olabilir misiniz? Henüz üzerinden çok da zaman geçmemiş olan demokrasiye
müdahaleyi unutmuş olabilir misiniz? Haberliymiş, habersizmiş ya da politikalarını
beğenirsiniz beğenmezsiniz, ne olursa olsun, seçilmiş bir yönetimi devirmeye kalktılar.
Hangi bir avuçtan bahsediliyor acaba?
Yıllardır
Atatürk'ün kurduğu demokratik, laik, hukuk devletinin kanatları altında,
dünyaya aynı pencereden bakıyor olmanın, benimsediğin anlayışla yönetiliyor
olmanın güveni, rahatı ve keyfiyle Atatürk ve cumhuriyet karşıtı gelişmelere
karşı parmağını kıpırdatmadın. Kim bu parmağını kıpırdatmayan mı dediniz?
Yalnızca biri, birileri, ya da bir parti değil herkes, hepimiz. Milliyetçi, devrimci,
liberal, muhafazakâr, dindar, ateist, modern Türkiye Cumhuriyeti’ni, Atatürk’ü,
demokrasiyi, laikliği benimseyen herkes. Herkes yan geldi yattı. Öyle olmasa bu
kadar ayyuka çıkar mı? Bu provokatörler hiç çekinmeden, uluorta ileri geri
konuşuyor. Hakaret ediyor. Gözaltına alınıyor. Gözaltına alındığı haber oluyor.
Sonra ne oluyor? Bilmiyorum! Arkasını soran yok. Hani nerede siyasi partiler?
Hani sivil toplum kuruluşları? Hani basın? Hani Atatürk’ü benimseyenler nerede?
Yok. Yoklar. Varsa da cılız, zayıf, eksik. Allah aşkına “Türk’üm” demekten utananlar
gibi “Kemalistim” yada “Atatürkçüyüm” demekten imtina eder oldunuz.
Kimse kusura
bakmasın da sen hazırdaki ile yetinirken birileri etrafına öyle bir avuçla
mukayese dahi edilmeyecek sayıda insanları toplayıp, onlara “Osmanlıyı yıktılar”,
“halifeliği kaldırdılar”, “bir gecede cahil bırakıldık”, “dine düşmanlık ettiler”,
“camileri kapattılar” türünden yalan yanlış propagandalar yaptılar. İşin içine mübarek
dinimizi kattılar, bir şekilde çevrelerindeki insanları ikna ettiler.
Atatürk’ü, cumhuriyet algısını yıprattılar da yıprattılar. Ve daha da önemlisi her
geçen gün sayılarını artırdılar. Hep söylüyorum, sen de bal gibi biliyorsun, görüyorsun
ve seyrediyorsun. Atatürk’e, demokratik, laik, hukuk devletine, cumhuriyete
muhalefet öyle birkaç yıl önceden değil, cumhuriyet kurulduğundan beri
süregelen, dozu sürekli artan bir gerçek. Elbette kimileri maşaydı, kimileri
gerçekten buna inanıyordu ya da kendi postu, kendi menfaati, kendi etki alanı,
kendi gücü için yapıyordu. Ne amaç için olursa olsun bunu yaparken artık öyle
bir avuçla izah edilemeyecek bir noktaya geldiler. Şöyle bir etrafına bak. Şöyle
zülfü yâre dokunan bir şey olduğunda, “mesela bir televizyon dizisi”, gör bak
nasıl tepkiler veriyorlar. Ya sen? Hukuk dairesinde neyi ne kadar sorguluyor, tepki
veriyor, takip ediyorsun? Ki mesele sadece sorgulamak, tepki vermek, takipçisi
olmak da değil. Bak insanlar yurt yapıyor, okul yapıyor, dernekler, vakıflar
kuruyorlar. Bazıları Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının değiştirilemez
maddelerine muhalefet ettiği halde ne oluyor, nasıl oluyorsa kendileri gibi
düşünenlerin sayısını artırmak için ne gerekiyorsa yapıyorlar. Siyaset kurumu
ise bu kitlelerin oyunu alabilmek için sesini çıkarmıyor.
Nerede modern
Türkiye Cumhuriyetinin savunucuları? Nerede demokratik, laik hukuk devletinin,
nerede Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün düşüncelerinin taraftarları. Nerede dernekleri,
vakıfları, okulları, yurtları? Nerede o cumhuriyetin ilk yıllarının idealist halk
evleri? Şimdikiler ne yapar bilmiyorum. Nerede canım köy enstitüleri? O canım
köy enstitüleri.
Sayın Özgür Özel, cumhuriyet düşmanları bunu yaptığında açılan davalardan başlarını kaldıramaz hale gelmeliler. O kadar ki varlıklarını sürdüremeliler. Öyle bir kurum iki kurum değil tüm örgütler dava açmalı haklarında. Kurtulamalılar. Tabi eğer anayasaya aykırı hareket ettiler ve ediyorlarsa. Ve tabi ki sizin gibi toplumun önündeki insanlarda Atatürk gibi düşünen, halkçı, devletçi, devrimci, milliyetçi, cumhuriyetçi, laik, vatanı, milletini, bayrağını seven, çalışkan nesiller yetiştiren politikalar geliştirmeli, hayata geçirmelisiniz. Bunun için iktidar olmak da şart değil. Gerçek değişim böyle olur. Değişim, grup toplantısında konuşmayı yapanın değişmesi demek değildir.