7 Haziran 2021 Pazartesi

TÜRKLER YASAK HATTI PARAMPARÇA ETTİ

TÜRKLER YASAK HATTI PARAMPARÇA ETTİ
MÜTTEFİKLERİN ULTİMATONUNA MEYDAN OKUNDU

(Fotoğraflar en altta.)
___________________
Mustafa Kemal, İngiliz Komutanı, İtilaf Devletleri Tarafından Belirlenen Alanın Sınırlarını Tanımadığı Konusunda Uyardı.
İstanbul Tehdit Altında
___________________
Eski Osmanlı Başkentinin Savunucuları Teslim Olmaya Zorlanabilir.
Londra'da Alarmla İzlenen Durum
Yunan Tarafındaki Gidişatta Yeni Karışıklıklar

___________________
Mustafa Kemal, bugün itilaf devletlerinin ültimatomuna meydan okuyarak askerlerini tarafsız bölgeye yığdı.
Türk milliyetçilerinin lideri Mustafa Kemal, İngiliz Komutan Charles Harington’a Çanakkale Boğazı’nın tarafsız bölgesini tanımadığını bildirdi.
İstanbul Türklerin son hareketinin (hamlesinin) tehdidi altında. Kemalistler, Çanakkale bölgesinde İngilizlerin bulunduğu noktaya çok da uzak olmayan bir yere yerleşmiş durumdalar. Kuvvetleri İstanbul’un anahtarı İzmit’te yoğunlaştırıyorlar.
Büyük bir endişe ve alarm ile en son yığınak burada görüntülenir.
Türklerin ilerleme raporları akarken, nüfus her zamankinden çok daha fazla paniğe kapılıyor.
Kemalistler şehre doğru ilerlerse müttefiklerin İstanbul’u terk etmeye zorlanabileceğine inanılıyordu.
Buradaki yetkililer Müslüman nüfusun ayaklanmasını önlemek için ellerinden geleni yapıyorlar.
Her Türk bir askerdir ve bir Kemalist boğazları geçerek ilerlerse, bütün Türkler burada silahlanacaklar.
BÜYÜK BRİTANYA ALARMDA
İngiliz kabinesi, Mustafa Kemal'in neredeyse açık meydan okumasıyla karşı karşıya
Müttefiklerin Türklerin tarafsız bölgeyi boşaltmaları ültimatomuna Mustafa Kemal’in açıkça meydan okumasıyla karşı karşıya kalan İngiliz Kabinesi bugün Downing Caddesi 10 numarada buluştu.
Kabine, Mustafa Kemal'in Çanakkale Boğazı'ndaki İngiliz kuvvetlerinin başkomutanı Sir Charles Harington'a verdiği cevabı değerlendirmek üzere çağrıldı.
Mustafa Kemal, müttefiklerin 48 saat ültimatomu ile ilgili sorulan soruları geçiştirdi.
Türklerin tarafsız bir bölgenin varlığından resmi olarak haberdar olmadıklarını belirten Mustafa Kemal, müttefikler gibi hoşa gitmeyen olaylardan kaçınma konusuyla alay ettiğini de sözlerine ekledi.
Kemalist bildirinin tartışılmasının ardından kabine saat 16: 00'ya kadar ertelendi.
Toplantıdan sonra üst düzey yetkililerle yapılan görüşmelere bakılırsa, Kemalist bildirinin yakından incelenmesi İngilizlere durumun ciddiyetini gösterdi. Bir yetkili notu "küstah" olarak nitelendirdi.
Mustafa Kemal'in General Harington'ın konferans davetine cevap vereceğinin umut edildiği dile getirildi.
Kendilerine önerilen Türklerin Trakya'nın Meriç nehrine kadar geri dönmesini sağlayacak ve Kemalistlerin tarafsız bölgeyi (boğazlar) işgal etmemesini şart koşan Yakın Doğu barış planlarına itirazlarını dile getiriyorlar. Türklerin giderek daha cesur oldukları görünüyor.
Yetkililer tarafından ciddi korkular dile getirildi
Yunanistan Kralı Konstantin'in tahttan çekilmesi için baskı kuran, Trakya'yı yeniden ele geçirmeye ve Türklere karşı savunmaya kararlı olan Yunan generaller sadece işleri daha karmaşıklaştırmaya hizmet etmektedirler.
Yunanistan'ın şu anki yöneticileri olan üç generalin bu hareketi 2 Ekim'de Mudanya'da yapılması önerilen barış konferansından önce, Mustafa Kemal'e Trakya'ya yürümesi için bir bahane olacağı şeklinde değerlendirildi.
ALINAN YENİ POZİSYON
Türk Milliyetçileri, müttefik yüksek komutanlığa Çanakkale Boğazı boyunca tarafsız bölgeler denen bölgelerdeki bazı noktaların tahkimatına müsamaha göstermeyeceklerini bildirdi.
Kemalistlerin Temsilcisi Hamid Bey Tuğgeneral Harington'u tahkimat çalışmalarının devamı halinde Kemalistlerin bunu askeri harekat sebebi sayacağı noktasında bilgilendirdi.
Türk askerlerinin hareketleri devam ediyor. Dün beşinci kez tarafsız bölgeleri ihlal ederek Dümrek, Lapseki, Yağcılar ve Sangakeli bölgelerinde pozisyon aldılar.
Süvari birliği, görünüşe göre Kepez'deki İngiliz ileri karakollarını tecrit etmek amacıyla Asmalı-Tepe üzerinde ilerliyor ve ikincisi gönderildi.
Bu hareketlere rağmen, dün Kemalistlerden ateşkes konferansı boyunca boğazların tarafsızlığına saygı göstereceklerine dair bir haber geldi.
General Harington, İzmir’de bulunan Mustafa Kemal Paşa'ya İngiliz ve Kemalist generallerin Mudanya yada İzmit’te erken buluşmaları için çağrıda bulunan bir mesaj gönderdi.
Mürettebatı dün isyan eden Yunan zırhlısı Averoff, Asya yakasında tepelere gizlenmiş Kemalist topçuların bombardıman tehlikesi altında, Çanakkale Boğazı üzerinden Pire'ye doğru gidiyor.
Buradaki müttefik deniz kuvvetlerinin yetkilileri, Türklerin talepleri üzerime Türk sularından ayrılan Yunan zırhlısının zarar görmeden kaçabileceğinden umutlular.
Sultanın kabinesi, İstanbul’un askeri valisi ve sorumlu kanun adamları Kemalist ayaklanma hadisesinde düzeni ve günlük hayatı korumak için her türlü önlemi alıyor. Mareşal Plummer dün padişahı ziyaret etti ve yanında bir saat kaldı. Hilafet konusunun yeni durumun ışığında görüşülmesine inanıyorlar.
ÇATIŞMA BEKLENTİSİ
Bugün İngiliz hükümet çevreleri, Yunanistan'daki devrimci gelişmeleri gölgede bırakacak kadar kritik kabul edilen, Çanakkale Boğazı'ndaki durumu ciddi bir şekilde ele aldı. Bu görüşe göre Türk Milliyetçileri arasında daha önce hiç olmadığı kadar büyük bir çatışma ihtimalinin olduğu ifade edildi.
Kabine, İstanbul’daki müttefik kuvvetlere komuta eden Tuğgeneral Sir Charles Harington'ın Mustafa Kemal Paşa'nın Boğazlar boyunca tarafsız bölgenin ihlal edilmesine karşı General Harington’a verdiği yanıtı özetleyen mesajını değerlendirmek için bu sabah toplandı. Cevap, kaçamak ve muğlak kabul edildi.
BALKANLAR TEHDİT ALTINDA
Tüm balkanlar Türk Yunan savaşına karışma tehdidi altında.
Ulaşan gayri resmi bilgilere göre, yıpratılan Yunan Kralı Konstantin'in yerini alan II. George'un ilk resmi eylemlerinden biri Belgrad'a gidip Trakya'nın Türklere karşı savunmasında Yugoslavya’dan yardım istemek olacak.
Yugoslavya’nın yeni Yunan kralının ricasına kulak vermesi halinde, küçük ittifakın diğer iki üyesi Romanya ve Çekoslovakya'nın da Türkler aleyhine ittifaka girme olasılığı tartışıldı.
Bu bilgiye göre Belgrad’a gitmek belki de savaşa girmek anlamına gelecektir. Bu da Sovyet Rusya’nın Türkiye tarafında olması anlamına gelecektir.
YAKIN DOĞU SAVAŞ BÖLGESİNDEKİ İHTİLAFLI BÖLGE
Dünya Savaşı'nda İngilizleri Gelibolu'da mağlup eden Mustafa Kemal Paşa önderliğindeki Türk Milliyetçi birlikleri, Anadolu'daki Angora'daki (1) üslerinden ilerleyerek Smyrna'nın (2) ateş eden önemli liman ve ticaret merkezini ele geçirdiler. kökenleri belirsiz bir şekilde ele geçirildiği gibi yok edildi. Türkler, Yunanlıları Küçük Asya'nın tüm kıyılarından sürdüler. Kemal, Smyrna ve Bursa'daki mevkilerinden, artık müttefiklerin kontrolü altında olan Konstantinopolis'i (3) tehdit edebilir. Marmara Denizi'ndeki ve Smyrna öncesi İttifak savaş gemileri Türk liderini kontrol altında tutmaya hazırlanıyor.
Britanya, Konstantinopolis ile ilgili tarafsız bölgeyi işgal etmeye acele ediyor, Kemal'in barış şartlarının bir taslağında noktalı çizgi ile gösterilen Konstantinopolis ve Konstantinopolis'in batısında görülen Edirne ve Konstantinopolis'i talep etti. Bu, Bulgaristan'ın Türkiye'yi destekleyebileceği şüphesiyle birlikte Jugoslavya'nın sınırlarında toplu asker olmasına neden olmuştur (5). Bu arada Sovyet Rusya'nın, Kemal'in yardımına koşmak için Kafkasya'da (6) asker topladığı söyleniyor. Kemal'in askerlerinin büyük bir kısmı Küçük Asya anakarasında dörde bölünmüştür (4).

 





 

ÜLKEM İÇİN EKONOMİK KÖLELİĞİ KABUL ETMEYİ REDDEDİYORUM !

Kimi zaman devletimizin kurucularının günlük siyasete malzeme yapıldığını görüyoruz. Elbette çok üzücü ve hiç adil değil. Kanlarıyla, canlarıyla bu vatanı kurtarmış, bu devleti kurmuş, refah içinde yaşamamıza vesile olmuş insanlar hakkında kötü konuşmak, bunu onların sağladığı imkanları kullanarak yapmak, hele hele yanlış konuşmak, hele hele bu dünyadan göçüp, gitmiş, kendini savunamayacak insanlarla, atalarımızla ileri geri konuşmak hiç insani değil.

Birinci Dünya Savaşı, İşgal Yılları ve Kurtuluş Savaşımıza dair yabancı gazeteleri buluyor, becerebildiğim kadar Türkçeye çeviriyor, buraya eklemeye başlıyorum. Herhalde kimse, o günün bir gazetesinin bugünün insanlarını ikna etmek için basıldığını İddia edemeyecektir. Komik olur. O zaman okuyalım gerçek ne ise öğrenelim. Ama lütfen okuyalım! 

(Gazete fotoğrafları en altta.)

 

TÜRKLER BARIŞ PLANLARINI REDDEDİYOR

---------------

Yakın Doğu Konferansı Mutlak Bir Çöküşle Sonuçlanıyor.

---------------

SAVAŞ BULUTLARI YENİDEN SİYAH.

---------------

Anlaşmaya Varmak İçin Gösterilen Umutsuzca Çabalar Tamamıyla Başarısız.

---------------

Türk İmparatorluğu Sözcüsü Barışın İmkansız Olduğunu Bildirdi - Lord Curzon, Delege, Görevi Terk Ediyor.

---------------

Türkler yakın doğu barış anlaşmasını imzalamayı reddettiler ve yakın doğu barış konferansı kesinlikle çöktü.

Türkler, antlaşmanın kapitülasyonlar ve ekonomi ile ilgili maddelerini imzalamayı reddettiler.

İngiliz Baş Delegesi Lord Curzon Lozan'dan ayrıldı. Türkler bugün konferanstan çıkarken Associated Press'e barışın imkansız göründüğünü söylediler.

Konferansın son oturumu aşırı derecede dramatikti.

Lord Curzon, M. Bompard ve Marquis di Garroni savaş canavarını uyandırdılar ve Türklerin sorumlu olacağını ilan ettiler.

Aradan sonra bir anlaşmaya varmak için umutsuzca çaba sarf edildi.

İtalyanlar ve Fransızlar, kopuşa neden olan ekonomik kapitülasyonlardan gelecekte taviz vermeye hazır olduklarını söyleyip, otele dönen Türklere temsilciler gönderdiler, ancak daha sonra müzakerelerin tamamen çöktüğünü duyurdular.

İsmet Paşa Son Derece Kararlı

Bugün neredeyse tüm diplomatik dünya, Türk Heyeti Başkanı İsmet Paşa'nın peşinden koşarak onu anlaşmayı imzalamaya ikna etmeye çalıştı.

Ancak Mustafa Kemal'in gözde generali, kibar, güler yüzlü ve kararlıydı. Amerikalılar, İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar, tamamına "HAYIR" dedi.

Amerikalı temsilciler, Büyükelçi Child, Joseph C. Grow ve Tuğamiral Bristol, aradan sonra konferansı kurtarmak için ona çağrıda bulundu ve Lord-Curzon, İsmet Paşa'nın fikrini değiştireceğini umarak gidişini yarım saat erteledi, ama hepsi boşunaydı.

Konferans başarısız oldu. Çünkü Türkler Türkiye'deki gelecek ekonomik düzen ile ilgili maddeleri kabul etmeyi reddettiler. Yabancılar için hukuki garantileri ile mevcut bölge dışı ayrıcalıkların yerini alacak olan müttefiklerin formülünü kabul etmeyeceklerdi.

Kısaca, Türkler, eski Osmanlı imparatorluğu tarafından yapılan sözleşmeler ve verilen tavizler ile ilgili, kendilerini bağlayan tüm maddeleri antlaşmadan çıkarmak istediler. Bu soruları incelemekte serbest bırakılmaları gerektiğini ve gerekirse ilgili ülkeler ve halklarla bunlarla ilgili müzakereleri yeniden başlatmaları gerektiğini savundular.

Ekonomik Yüke Ret

Sağa ve sola kapitülasyonlar şeklinde tavizler dağıtan eski Türk rejiminin yeni Ankara hükümetine yüklediği ekonomik yükü kabul edemeyeceklerini söylediler; bu büyük tavizlerin adil bir karşılığı olmadan verildiğinde ısrar ettiler ve hepsini tekrar gözden geçirme hakkı istediler.

Türkler, yabancı hukuk danışmanlarının yasal kodları yeniden şekillendirmek üzere atanacağı ve bu danışmanların yabancılardan hukukun haksız bir şekilde uygulandığına dair şikayet alma yetkisine sahip olacakları bir formülü kabul ettiler, ancak bu danışmanların Lahey daimi mahkemesi tarafından seçilmemesi, dünya savaşına katılmamış olan diğer ülkeler  tarafından seçilmesi konusunda ısrar ettiler.

Danışmanlara tüm yabancı tutuklamalarını kontrol etme yetkisi vermeyi kesinlikle reddettiler ve bunun egemenliklerinin ihlali olduğunu savundular.

İtilaf Devletleri tarafından son anda İsmet Paşa'ya hem ekonomik hem de hukuki konularda ilave tavizler verildi, fakat o katıydı ve Türkiye'nin böyle bir barışa imza atamayacağını ilan etti.

Bugün Müttefiklere resmi bir cevapta Türkler, anlaşma maddelerinin yüzde 80'inde bir anlaşma olduğuna dikkat çekti ve anlaşmanın halihazırda çözülmüş konulara dayanarak imzalanmasını ve diğerlerinin gelecekteki müzakerelere bırakılmasını tavsiye etti. Onlara göre barışın temeline ulaşılmış gibi görünüyordu.

Müttefik Liderler Kararsız.

Lord Curzon ve müttefik liderler, yine de aksi duruma inandılar ve temsilciler son toplantı ile Türkleri antlaşmayı bütünüyle imzalama arasındaki farklılıkları uzlaştırma girişimi için Leman Gölü Ouchy'deki Otel'de Lord Curzon’un dairesindeki müttefik karargahı ile Lozan'daki Türk karargahı arasında, gidip gelmeye başladılar.

Her iki otelin yakınlarında büyük bir kalabalık toplandı. İsmet Paşa ve Rıza Nur Bey son oturum için Ouchy'ye geldiklerinde müttefik çevrelerde antlaşmayı imzalayacaklarına dair güven hakim oldu.

Bütün gece ne İsmet ne de Rıza uyumuştu, asansöre binerken yorgun ve bitkin görünüyorlardı. Milyonlarca insanın acısını ve savaşı sona erdirecek bir anlaşmayı imzalamaya giden adamlara değil de idama giden adamlara benziyorlardı.

 Ardından Lord Curzon'un odalarında felaketle sonuçlanan tarihi mücadele yaşandı. Türkler ekonomik ve mali hükümlerle ilgili itirazlarını açıkladılar.

 

TÜRK DURUŞUNU SAVUNUYOR

İsmet Paşa, Müttefiklerin Antlaşması'nın Ülkesini Ekonomik Olarak Boğduğunu Söyledi. 

Bugün geç saatlerde muhabirleri kabul eden İsmet Paşa, konferansın bittiğini, devletlerden resmi bir açıklama beklediğini kaydetti.

Bu hayati derecede önemliydi çünkü Mudanya mütarekesi sadece konferans döneminde devam etti.

Resmi olarak bildirilinceye kadar, konferansın hala var olduğunu düşünecekti. Tartışmaları yeniden başlatmaya hazırdı, ancak son sınırına kadar gittiği tavizleri bir daha vermeyecekti.

 İsmet Paşa, "Müttefiklerin antlaşması Türkiye'yi ekonomik olarak boğdu" dedi. “Müttefikler, özellikle işgalleri sırasında eski rejim tarafından kabul edilen ağır sözleşmeleri, verilen tavizleri, yeni Türk hükümetinin, daha neler olduğunu dahi bilmeden, üstlenmelerini istediler. Ülkem için ekonomik köleliği kabul etmeyi reddediyorum, çünkü müttefiklerin talepleri tüm ekonomik rehabilitasyon olanaklarını ortadan kaldırıyor ve umutlarımızı öldürüyor.”

“Tüm dünyanın antlaşmanın bizi ekonomik olarak boğduğu için imzalamadığımızı bilmesini istiyorum."









 

DEMOKRASİYİ HAK EDİYOR MUSUN? KESİNLİKLE HAYIR!

Hiç alın teriyle, emekle kazanılanla babadan kalanın hali bir olur mu? Hele yoklukla okumuş, senelerce dirsek çürütmüş sonra iş hayatına atı...