Zaman
zaman dillendirdiğim bir tahminimi biraz açmak istiyorum. Tahmin değil de öngörü
demek belki daha doğru olur. İyi Parti bugüne kadar ki politikalarında seçmeni
çok fazla şaşırttı. Kısa aralıklarla birbirinin zıddı, biri bir uçtan, diğeri
bir diğer uçtan hamleler yapınca seçmen abandone oldu. Son olarak aldıkları karar
şöyle; İyi Parti artık hiç bir partinin arkasına takılmayacakmış. Bugüne kadar
takıldılar mı bilmiyorum ama bundan sonra takılmayacaklarmış. Takıldılar mı?
Takılmak nasıl oluyor? Bilemedim. Ya da ben öyle görmedim açıkçası.
İttifak
ile başlayan süreç kastediliyorsa diyebilirim ki en doğru işi yaptılar. Kılıçdaroğlu’nun
hakkını teslim etmek lazım. Doğru hamlelerdi. Önce meclise girdiler. Ortağı ile
dürbünle görecekleri belediyeleri aldılar. CHP’nin desteği olmasa İyi Parti
belki de olmadan yok olacaktı. Neden böyle söylediğime değineceğim. Neyse ittifakdaki
rollerini kastediyorlarsa; her ittifakta, her koalisyonda büyük olanın sesi nispi
olarak daha çok çıkabilir. Ekranlarda, meydanlarda daha çok görülebilir. Çok
normal. Elbette konsensüs önemlidir ancak en büyük partinin adayı adaylıkta
ısrarcı olabilir. Bu da gayet normal. Açık ara en büyük partinin genel başkanı
ben olacağım demişse birileri çıkıp hayır olmaz diyemez, dememeli. Ya da yandan
yandan politikalar güdemez, gütmemeli. Diyorsa da en fazla çeker gider. O ana
kadar ki yol yürümenin hatırına, etik olarak çirkin laflar etmeden,
oyunbozanlık etmeden yollarını ayırır. Pişmiş aşa su katmaz.
Allah
aşkına “birilerinin arkasına takılmak” anlamında kim ödün verdi ki? İyi Parti
bence bu ittifaktan kârlı çıkan parti. Dedim ya birlikte yol yürüme olmasaydı
belki de şu an İyi Parti hiç olmayacaktı. Memleketin halinden memnun değilse
muhalefet ki adı üstünde zaten muhalefet, memnun olunmayan bir yere gidiyorsa
memleket, iktidara alternatif olmak ve hatalı bulduğu işleri düzeltmek iddiası
için, gerekiyorsa ödün, taviz, fedakârlık etmekse mesele; doğrusu Kılıçdaroğlu
olması gerekenden çok daha liberal davrandı, çok daha fazla kendinden küçük
partilere oyun alanı bıraktı. O kadar ki Temel Bey ve Gültekin Bey’in dışında
herkes ittifakı zora sokacak her türlü kelamı etti. Elbette bir siyasi partinin
genel başkanı konuşacak. Ancak siyaset yapıyorsanız, dilinizin kemiği olacak. Siyasette
yeri geldiğinde ağzınızı torba gibi büzmeyi becerebileceksiniz. (Bizimkiler
katiyen beceremez bu işi ya neyse) Her mevzunun yeri, zamanı, kıvamı vardır. İttifak
ortağınızın hassas olduğu yerleri, onu zora düşürecek lafları ulu orta
söyleyemezsiniz. Milliyetçi bir ortağınız var ise mesela. Çıkıp anayasadan “x”
kelimesini çıkaracağız türünden radikal laflar edemezsiniz. Etmemelisiniz. Ya
da partinin genel başkanı aday olmasın diye her türlü ayak oyununu çeviremezsiniz.
Ortağınız sustukça da bundan cesaret alıp, gevezeliğin dozunu artıramazsınız. Ortaklar
içinde en çok konuşması gereken olgunluk gösterdi, sustu. Hep dilini
tutamayanların arkasını topladı. Dağıttılar topladı. Zigzag çizdiler, övdü,
methiyeler düzdü. Yaranamadı. Kendi partisi, seçmenler, tellallar, papağanlar,
herkes ama herkes, mütevaziliğe, efendiliğe, ince görmeye alışık olmayan herkes
eleştirdi, vurdu da vurdu. Muhalefette en olması gereken asgari müşterek, elzem
konularda ortak payda idi. Bu konuda en eğitimli olanlar, sosyal bilimciler,
siyaset bilimciler, uzmanlar dahi duygusal (!) davrandı. İşin matematiğini göz
ardı ettiler. Vay efendim neden x sayıda milletvekili verdi. Vay şunu verdi vay
bunu verdi. Kimse oturup, sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı matematiği
yapmadı, yapamadı. Sayın Cumhurbaşkanı çok mu meraklı DSP ile, YRP ile Hüdapar
ile ittifak yapmaya. Ancak onlardan gelecek %0,5 - %1 oranında oyun cumhurbaşkanlığı
kazanmada %10’dan %20’den kıymetli olabileceği ihtimalini, %1 bile olmayan bir
partinin desteğine ihtiyaç duyabileceği gerçeğini göz ardı etmedi. DSP ile
hiçbir zaman oy alamayacağı bir zümreden birkaç tane dahi olsa oy aldı. Yeniden
Refah Partisi ile Saadet Partisini böldü aşağı çekti. Herkes ittifak yapmadığı
halde Millet İttifakını HDP ile ittifak yapmakla suçlarken, Erdoğan Hüdapar ile
ittifak yaptı. Kimse bir şey diyemedi. Demem o ki Erdoğan’ın yaptığı hesabı
Kılıçdaroğlu da yapmıştı ve siyasette kimi zaman %1’in, %2’nin çok daha fazla
ettiği gerçeğinin farkındaydı. Ne Erdoğan ne de Kılıçdaroğlu’nun yaptığı hesabı
kimse yapmadı. Aralarındaki fark Erdoğan’a kimse bir şey diyemedi ama
Kılıçdaroğlu’na vurdular da vurdular.
Neyse
ben daha önce de söyledim Erdoğan olduğu sürece muhalefet böyle bir oy oranını bir
daha zor görür. Tarih zaman içinde Kılıçdaroğlu’nun hakkını teslim edecek, muhalefetin
en yüksek oyu alan cumhurbaşkanı adayı unvanını kolay kolay kimse egale
edemeyecektir.
Rakamların
sihrine ve yine rakamların yalan söylemeyeceğine inanarak benzer şekilde İyi
Parti’den devam edeceğim. İyi Parti kimsenin arkasından gitmeden kendi rüştünü
ispatlayıp, halkın teveccühüne mazhar olma kararı almış durumda. Peki bu oy
hangi partilerden gelecek? Ak Partinin desteğiyle MHP’nin aday gösterdiği
yerlerde İyi Parti’nin kazanma şansı sıfır. Bak söylüyorum sıfır. MHP adayının
kazanma ihtimali olan bir yerde hiçbir milliyetçi seçmen İyi Parti’ye oy
vermez. Tek ihtimal İyi Parti’nin kazanma ihtimali olan yerler. Böyle yer var
mı? CHP desteğinin olmadığı hiçbir yerde kazanma şansları yok. Çünkü CHP
desteğinin olmadığı koşullarda tek başına AKP MHP ittifakı ile yarışacaklar. CHP
küskünlerinden oy alacaklarını düşünüyor olabilirler. Muharrem İnce yaklaşımı
gibi. CHP’den ayrılmış İnce bile bunu başaramadı. En fazla CHP’ye zarar verdi. Sanki
CHP’den intikam aldı. İyi Parti’de öyle. En fazla en fazla yapacakları o
bölgede CHP’nin de kazanmasına engel olurlar. AKP MHP ittifakı kazanır. Hep
İzmir örnek gösteriliyor. Sanki mesaj verir gibi İzmir’den aday göstererek
başladılar. Ben de İzmir değerlendirmesi yapayım. CHP ve AKP %35 - %45 arası oy
alırlar. İyi Parti en iyimser yaklaşımla, en iyi şartlarda %25’i geçemez. Sonuç;
İyi Parti ne kadar başarılı olursa CHP o kadar başarısız olur, belki seçimi
kaybeder, Ak Parti kazanır. Bunun da ne kadar doğru bir hamle olduğunu zaman
gösterir.
Son
söz; bizim insanımız kısa aralıklarla değişen perspektiflerdense, istikrarı
sever, sadakati, vefayı sever, güven veren siyaseti sever. Şu halde İyi Parti’nin
işi çok zor. Karşısına iktidarı almak yerine sanki CHP’yi alan İyi Parti’nin
durumunu hep beraber göreceğiz. Ne olacaksa olsun, tek demokrasi kazansın,
yeter ki adalet kazansın, lütfen cumhuriyet kazansın. Allah’ım Türkiye
Cumhuriyeti Devleti, Milleti, Vatanı, Bayrağı kazansın. Kurucusu Atatürk
kazansın.