15 Temmuz 2024 Pazartesi

DEMOKRASİYİ HAK EDİYOR MUSUN? KESİNLİKLE HAYIR!

Hiç alın teriyle, emekle kazanılanla babadan kalanın hali bir olur mu? Hele yoklukla okumuş, senelerce dirsek çürütmüş sonra iş hayatına atılmış. Başlarda kıt kanaat geçinmiş. Ne yapmış etmiş bir ev almış kendine, ya da araba. Nasıl bilir o evin kıymetini değil mi? Üstüne titrer.


Birde şöyle bakalım; tüm olanlar babadan kalmış, üzerinde en küçük emek yok. Evler, arabalar, dükkanlar. Öyle tek tük de değil. Bana da, yedi göbek sülaleme de yeter deyip, keyfi sürülebilir. Beş parmağın beşi bir değil tabi. Aklı başında, kıymet bileni de olabilir. Ya da o varlığa rağmen yine de kendisi çalışıp, çabalayan da. Lakin diğeri gibi, alın teriyle, emekle hak edilen gibi kıymetinin bilinmesi zor. Satmak zorunda kalsan elin titrer, onlarcası miras ise hele de vefasızsan satarsın da, savarsın da, yer bitirirsin de.

Biz vefasız çıktık. Net! Kıymet bilmeyen cinsten. Demokrasi bize miras kaldı. Cebinde ekmek alacak parası olmayıp, vatan aşkıyla yanıp tutuşan, bir avuç vatanperver, milletperver kendilerini benimseyenlerle milli mücadeleyi başlattı. Bizi insana kulluktan, Allah’a kulluğa, vatandaşlığa, millet olmaya, kendi kendini yönetmeye terfi ettirdiler. Altın tepside sundular bize demokrasiyi. Biz mirasyedi, biz vefasız çıktık. Dünyanın karşısına her geçen gün çarkları daha güzel çalışan, insanlığın imrendiği bir demokrasi yerine var olanın da içine etmeyi seçtik. Kendimizi rezil ettik.

Geldiğimiz noktada özellikle demokrasilerde eğitimin önemini çok daha iyi anlıyorum. İster yarım yamalak, kör topal, ister ideale en yakın hiç fark etmez demokrasilerde, yani bir şekilde halkın kendi kendini yönettiği rejimlerde halkın eğitim seviyesi, seviye yetmez kalitesi, içeriği ne kadar önemliymiş meğer. Öyle ya yıllarca koyun kaval gibi okusan ne yazar? Kazandırdığı vizyon, dünya görüşü. Bunlar yerlerde sürünüyorsa nereye varabilirsin ki? Sonuç kademe kademe içine edilmiş bir eğitim sistemi. Kasıtlı değilse, amaç zaten bu değilse o zaman bu nasıl bir beceriksizlik? Onlarca yılda nasıl düzene girmez?

Görüyoruz eğitimli olmak dahi yetmiyor. Bu halden neler türedi bir baksana. Adam doktor. 20 yıldan fazla dirsek çürütmüş. Öyle şeylere inanıyor, itimat ediyor ki küçük dilini yutarsın. Güya bilim insanı. Eğitim dediğin sadece okul değil ki bunun ailesi var, bunun mahallesi var, kursları var, yurtları var, televizyonu, radyosu, gazetesi dergisi var. Bilinçli olarak öyle yetiştiriliyorlar ki. Koyun olsun. Bak bir düşün adam general bilmem ne imamından emir alıyor. Nasıl bir beyin yıkama. Bir de eğitim sisteminin içine edince ortaya neler çıkıyor bir düşün. Her geçen gün Atatürk’ten uzaklaştırmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Türkiye Cumhuriyeti kurucu iradesinden, bir idealden, Atatürk’ten, demokrasiden, bilimden, fenden kopmuş bir güruh. Artık azınlık falan da değil. Söyleyince hemen kazandıkları üniversiteler falan lafı ediyorlar ya ulan soruları çalmışsınız yıllarca. Neresinden tutayım. Bilimden uzaksın da dinden, ahlaktan da uzaksın. Matematik bilsen ne yazar cahilsin işte. Hala mülakat şu bu adı altında adil olandan kaçıyorsun. Kul hakkı değil mi bu? Hani derler ya ne dinde var ne kitapta. Demokrasiye müdahaleye vardırdılar, kalkışmalar yaşadı bu ülke. Ya halk demokrasiye sahip çıkmasaydı?

Peşinden geldiğimiz nokta. Evet, eğitim çıtası, ortalaması son derece aşağıya çekilmiş bir toplumda kitlenin bir kısmı zaten ne yaptığını, neye oy verdiğini dahi bilmiyor. Vallahi bilmiyor, billahi bilmiyor. Öylesine edilgen ki benimsediği alternatif neye doğru derse onu doğru kabul ediyor. Bu kitle mutlaka her ülkede vardır. Vardır da kiminde %5, kiminde %25. Sloganlar yeter bu güruha. Ver sloganı, sakız gibi çiğnesin, papağan gibi tekrar etsin. Ne bileyim? Ne diyeyim?

Bir kısmı eğitimli de olabilir ama öylesine ön yargılarla doludur ki ben hayatta şu zihniyete, bu bakış açısına oy vermem der çıkar. Çocukluğundan beri öyle yalan yanlışlarla yıkanmıştır ki beyni, öylesine içselleştirmiştir ki yalanı yanlışı, diğer taraf ne anlatıyor dinlemez bile.

Kimisi çok bildiğini sanır. İyi eğitim almıştır. Yurtdışında okumuştur. Mesleği noktasında oldukça iyidir. Ne yazık ki büyük resmi sürekli kaçırır. Dünyayı biliyorum diye düşünür. Çevresinin en eğitimlisidir. Kendince doğru buldukları ya da menfaatine olanları yapıyor diye memleketin olmazsa olmazlarını elinin tersiyle bir kenara iter. Daha kötüsü gözlerine perde iner, görmez bile. Kenara iter dedim ama görmez ki kenara itsin. Burnunun ucundaki en ağır yanlışları, yapısal yanlışları görmez. Keşke üç yanlış bir doğruyu götürse. Keşke! Yapılmış yalnızca bir ağır yanlış onlarca doğruyu almış götürmüştür. Görmez katiyen görmez.

Bugün 15 Temmuz. Demokrasi ve Millî Birlik Günü. İsmi ne kadar güzel. Keşke bu darbe girişimine zemin oluşturan yapılara fırsat vermeseydik. Keşke bu yapılar kanser hücreleri gibi memleketin müsait buldukları her yerine yayılmasaydı. Keşke devletin kademelerine nüfuz etmeselerdi. Keşke keşke demeseydik. Ne kadar çok doğruyu götürdü değil mi yanlışlarımız? E ne oldu? Ne olacak yırttık diye bayram kutluyoruz. Dersimizi aldık sanırım değil mi? Yok yahu, onu bıraktık başkasıyla devam. Oysa bu ülkenin kurucusu “Türkiye Cumhuriyeti; şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz.” demiş, son noktayı koymuştur. Anayasamıza göre tarikat, cemaat gibi yapılar da yasak değil miydi? Evet yasak! Kimin umurunda? Ders alınmış mı? Vefasız mısın? Evet! Umarsız mısın? Evet! Demokrasiyi hak ediyor musun? Kesinlikle hayır!

MİZAN TERAZİSİ

Sahipsiz canlarla ilgili kimi vicdansız kişiler hedef şaşırtmak için çocuklarımızı terazinin bir kefesine sokak canlarını terazini diğer kef...