Sanat dünyasının dosdoğru, dimdik sanatçılarından Volkan Konak vefat etti. Hoşlanırsın hoşlanmazsın o senin tercihin lakin takiyesi, zigzagları, dalkavukluğu olmayan erdemli bir insan evladıydı. Vatan, millet, bayrak, Atatürk sevdalısıydı. İşbu yüzden cenazesinde izdiham oldu. İnsanlar dürüst, düzgün olana hakkı teslim ediyorlar.
Bu arada bir de adamcağıza sosyal medya üzerinden hakaret edenler oldu. Cahil vatandaşa söyleyecek sözüm yok. Adı üstünde cahil. Allah kurtarsın. Ancak bir de mürekkep yalamış, kendince “fikir sahibi“ olan, ya da temsil makamında olanlar vardı. Onlara da Allah ıslah etsin demek mi lazım? Bilemedim.
Bir ülkenin, devletin, ya da toplumun diyelim, inanç konusunda otorite, yol gösterici ya da yola ışık tutması gereken bir kurumunun başındasınız. Kimi insanları, isimleri, kimi konuları hadi siz hazzetmiyorsunuz, nasıl davranmanız gerektiğini düşünmüyor, düşünemiyor, ya da zaten bile isteye bu tutumunuza devam ediyorsunuz. Saymıyor, saygı duymak da istemiyorsunuz. Anladım.
Öyle dahi olsanız etrafınızda sağduyulu, hoşgörü sahibi dostlarınız, akrabalarınız kim bilir ne bileyim danışmanlarınız, çalışanlarınız falan yok mu? Sizi seven, iyiliğinizi isteyen, sözüne itimat ettiğiniz, ehliyet, liyakat sahibi birileri mutlaka vardır değil mi? Tabi onlar da sizin kopyalarınız değilse. O birileri size şunları söylemiyorlar mı?
Biz Müslümanların samimi din adamından, gerçek manada bir alimden anladığımız, beklediğimiz;
nefsini bir
kenara bırakması,
varsa yüreğindeki
tüm çirkinliği, çirkefi, kini, nefreti söküp atması,
paçalarından
sevgi, saygı, sağduyu akması,
topluma iyilik, güzellik,
hoşgörü tohumları saçması,
sadece bugün
yaşayanları değil, bu memleketin gelmiş geçmiş tüm evlatlarını hiç ayırt
etmeden kucaklaması,
onlar için
Allah’a yakarması, dua etmesi, rahmet istemesi,
toplumu
derleyici, toparlayıcı olması değil midir?
Belli bir kesimi
değil yani, herkesi kucaklayan bir şefkat sembolü olması değil midir?
Hiç kuşku yok ki;
Peygamberimiz
Hazreti Muhammed (SAV) yaşasaydı, böyle davranırdı.
Çünkü bu yazdıklarım
bırakın bir din adamının, alimin,
bırakın iyi bir
Müslümanın,
insan olmanın
erdemleri değil mi?
Peki ne oluyor?
Kimi benzer
pozisyonda olan insanlar ne yapıyorlar?
Bir bakıyorsun,
bir kadının ardından,
Bir diğerine
bakıyorsun bir sanatçının ardından, hatta bir cenazenin, ölmüş bir insanın
ardından toplumu kin ve nefrete sürükleyecek laflar ediyorlar.
Daha ötesi mesela.
Geçtim, kadını, sanatçıyı,
yaşayan ya da hakkın rahmetine kavuşmuş olanı, yaşadığı dönemde bu milletin
hamisi olmuş,
Onları, bizi,
hepimizi yedi düvelin mezaliminden kurtarmış,
yaşadığınız
devletin,
başında olduğunuz
bir işin, bir yerleşim merkezi yada bir kurumun banisi olmuş bir insanın adını
ağzınıza almıyor,
mezarını ziyaret
etmiyor,
kendinizce bir
rahmeti çok görüyorsunuz.
Ya da
davranışlarınızla bunu ima ediyorsunuz.
Hoş onun zaten sizin rahmetinize ihtiyacı yok. Bu ülkenin milyonlarca evladının, üstelik Müslüman olanı olmayanıyla, Türk’ü, Kürt’ü, Arnavut’u, Boşnak’ı, Laz’ı, Çerkez’iyle milyonlarca vatan evladının duaları ve hatta dünyanın birçok ülkesindeki insanların duaları ona yeter. Bunları yazmamın sebebi onun ihtiyacı olmasından değil. Sizin bu tutumunuz ben ve benim gibi milyonları ziyadesiyle üzüyor. Ee sonuç?
Sonuç ne mi?
Siz bir vesile
bulunduğunuz koltukta, postta, makamda olabilirsiniz.
O koltuk sizinle ne
kadar gönül makamıdır bilmiyorum.
Ya da siz bunu ne
kadar önemsiyorsunuz onu da bilmiyorum.
Lakin şunu
biliniz ki inanç açısından başında olduğunuz milletin çok önemli bir kısmının
kalbini kırıyor, kanatıyorsunuz. Dikkat edin çok önemli bir kısım diyorum, çok
önemli kısmının yalnızca hayal kırıklığısınız. Ya da şuradan bakalım; mesela bu
önemli bir çoğunluk olmasın da toplumun %10’u olsun. Yahu hadi yalnızca birkaç kişi
olsun. Birkaç kişinin gönlünü kırmış olun. Hatta bu gönlünü kırdıklarınız
Müslüman dahi olmasın. Ne fark eder? Attığı adımla, her hareketiyle örnek
olması gereken kişi/kişiler olarak bu milletin önemli bir çoğunluğunu
kendinizden uzaklaştırıyor olabilir misiniz? Ve hatta başında olduğunuz yapı,
işyeri, yerleşim birimi, kurumlardan ve hatta Allah korusun mensubu olduğunuz
yaklaşımdan, fikirden uzaklaştırıyor olabilir misiniz? İnanç demeye dilim
varmıyor. Allah korusun.
Koltuk ehli değil makam ehli olmak değil miydi asıl olan? Zira makam halihazırda oturulan koltuklar değil, insanların yüreğindeki yer, yüreklerde bırakılan izler değil miydi?
Her neyse. “Koltuk ehli makamının ne olduğunu koltuktan kalktıktan sonra anlar.”