Bugünlerde demokrasiye taktım. Sebep ? Biliyorum ki bilcümle
musibet başımıza “eğitim ve demokrasi fakirliği”mizden geliyor. Çocuk denebilecek
yaşlarımdaydı, Rahmetli Bülent Ecevit’in ülkemizde demokrasinin varlığı,
gelişimi, demokrasiyi yaşamak ile ilgili bir değerlendirmesindeydi sanırım ilk fark
edişim. Bizatihi kendi tespiti değildi belki ama şu manada bir şeyler
söylüyordu. Bize demokrasi meselenin farkında olan bilinçli bir halkın tabandan
gelen talebiyle gelmedi. Osmanlı sonrası ülkeyi, vatanı, vatan toprağını
kurtaran başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, onun gibi düşünen eğitimli,
lider kesimin geleceğe ancak demokrasi ile yürünebileceğini, gelişmekte olan
dünyaya ancak demokrasi ile ayak uydurulabileceğini ve bu fedakar milletin
kendi kendini yönetmeye layık olduğunu düşünmesi ile hayata geçti. Neredeyse hediye
edildi desek yeridir. (Burada bir saplama da
yapalım. Bugün içinde bulunduğumuz coğrafyada yaşanan sıkıntılara ve yine bu
coğrafyada Türkiye’nin pozisyonuna baktığımızda Atatürk’ün dehasını görmemek
körlük, görmek istememek ise ancak nankörlük olur herhalde.)
Halkın Mustafa Kemal ve arkadaşlarına duyduğu güven, bu yeni
anlayışın, demokrasinin nispeten kolayca
kabulünü getirdi. Getirdi getirmesine ya “alışmadık …… don durmaz” misali,
sonrasında demokrasiyi yaşamakta, standartlarını yükseltmekte beceriksizliklerin
en ihtişamlılarını yaşadık. Yaşamaya da devam ediyoruz. O kadar ki nerdeyse 100
yıl olacak, hala sağlıklı bir demokrasimiz olduğundan söz edemiyor, taşların
yerli yerine oturduğu, çarklarının, mekanizmalarının her ne koşulda olursa
olsun tıkır tıkır çalıştığı bir yapıdan bahsedemiyoruz. Yazık ! Vallahi yazık !
Neden peki ? Basit ! Hiç uzağa gitme, suçu onda bunda aramaya
falan da kalkma. Bunun müsebbibi koç gibide sensin, benim, biziz. Demokrasi
sanırım hamurumuzda, mayamızda yok. Kaçımız bir siyasi partiye üye mesela ?
Kaçımız bir sivil toplum örgütüne, vakıfa, derneğe, sendikaya vs. Yada kaçımız
bunlardan birinin yönetimine talip oldu. Yönetmeye, yönetime ortak olmaya, söz
söylemeye, “öyle olursa tamam, böyle
olursa ben, biz yokuz” demeye alışık değil altyapımız, anlayışımız vs. vs. Yüce
Allah’a amenna ama hala yeryüzünde birilerine kulluğa, teba olmaya alışık bir kısmımız.
Kör mü yani gözünüz ? Görmüyor musunuz haşa Allah’ın Resul’üne bile ölçüyü
kaçırmamamız gerekirken yeryüzünde bir dolu insanın elini eteğini öpmeye pek
bir meraklı bazılarımız. Ondan diyorum mayamızda yok. Yönetmeye değil,
yönetilmeye, dilim varmıyor aslında yazmak istediğim kelimeleri yazamıyorum. Kibarca
söyleyeyim yön verilmeye alışmışız. İçimizden birilerine yönünü gösterecekler,
sorgusuz sualsiz yürüyecek onlar. Vermişiz vekaleti (ben ona ipin ucunu
diyorum) birilerinin eline, çekip duruyor bizi istediği yere.
Yalan mı ? bak çevrene. Apartman yöneticisi on yıldır
aynı kişi. Kimse talip olmuyor ki. Ne uğraşacaksın angaryayla, bırak yapan
yapsın. Taşın altına elini koymaya gelince yoksun ama eleştirmeye gelince hemen
iki komşu bir araya gelince verip, veriştiriyor, apartmanı kurtarıyorsun.
Evladı okuldan mezun olmuş, okul-aile birliği başkanlığını kucağında kalmış
kadıncağızın. Ufaklık başlasa da bu okula devam etsem bari diyor. Aday yok. Bak
çevrendeki dernek, oda başkanlarına on yıllardır değişmemiş. Koltuğundan
kaldırmak imkansız. Her türlü allem gullem mübah koltuk için. Muhtar 30 yıldır
aynı muhtar. Adam artık hasta, gidici ama muhtar. O kadar ki babadan oğula,
babadan kıza, toruna torbaya geçiyor. Saltanat gibi. Herkeste memnun. Garip
değil mi ?
Ya siyaset kurumuna ne demeli ? Siyaset ehli görüntüsündeki zevat-ı muhterem. Hiç
değilse asgari müşterekte ortak ses çıkarmaktan aciz. Her enstrümanı ele
geçirenin bambaşka makamdan çaldığı, dediğim dedik diye tutturduğu, bir anlayışsızlık,
bir hoşgörüsüzlük. Dedim ya demokrasi anlayışı hamurumuzda, mayamızda yok. Elbette
eğitimle geliştirilebilir. Eee o da yok. Bu altyapıdan ideal siyasi portreler
çıkacak değil ya. Düşünsene her başa gelenin, her poposu koltuk görenin beklentilerine
göre kuyruğundan kulağından çektiği demokrasi bir ucubeye dönüşmekten kendini nasıl
kurtarsın ? Zavallı elimize düştüğüne bin pişman. Onu şekle sokmak noktasında
sözü dinlenecek olan senin, benim zaten dünyadan haberimiz yok. Umurumuzda da
değil. Şekillenmesi konusunda söz sahibi olmak gibi bir derdimizde, niyetimizde
yok. Bizzat oturduğu apartmanın yönetimiyle ilgilenmeyenin ülke yönetimiyle ilgilenmesini
beklemek saflık olmaz mı ? Demokrasi de yılmış elimizden. Hani mümkün olsa
bıraksan, kaçıp gidecek. Ne haliniz varsa görün diyecek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder