23 Eylül 2025 Salı

ADALET

Kimi zaman dost meclisinde, kimi zaman yazdıklarımda değindiğim ve yüksek anlam yüklediğim bir kavram var. “Denge”. Yaşamın onun üzerine kurulduğuna, ancak onunla sürdüğüne, sürebileceğine inanırım. Hemen her mecrada, hatta kainatta, yaşamda dengenin bozulması halinde bildik halin yok olacağı, başka bir dengeye evrileceği ama illa ki bir dengenin olacağını düşünürüm.

İlahi buluğum bu kavramın, yani dengenin vicdanlı hali ise adalettir. Elbette vicdanın olmadığı bir denge hali de ortaya çıkmış olabilir ki iş de o mutsuzluktur. Zulümdür.

Ahlakın, vicdanın ayarı, dengesi bozulduğunda, tabi ki adaletsizlik hüküm sürer. Adaletsizlik öyle bir haldir ki, ahlaksızlıklar, kötülükler hepsi bir evvel bir sonra fark etmeksizin sıraya dizilir. Zıvanadan çıkar. Üstelik kötülük; sınırları olan iyilik gibi değildir. Allah korusun ölçüsü, şiddeti sonsuzdur. Kötülüğün, ahlaksızlığın, vicdansızlığın, adaletsizliğin ayarı yoktur. Şiddetinin sonu yoktur. Adaletsizliğin hüküm sürdüğü yerde işin ucu nereye çıkar, kötülüğün ne tür bir boyutu oluşur tahayyül bile edemezsiniz. İnsanları yaktılar değil mi? Diri diri yaktılar. Feryat figan, bağıra bağıra yandılar. Kadınlarına, kızlarına, ırzlarına musallat oldular. Bunlar emin olun kötülük ölçeğinde hiçbir şey. Evet, devletin, dengenin, ahlakın, adaletin olmadığı yerde bunlar hiçbir şey. Bakın ahlak dedim, denge dedim, vicdan dedim ve devlet dedim.

Sağlıklı bir devlet yapısı insanın güvencesi. Herhangi bir devlet büyüğünün, bir kamu yöneticisinin, adalet dağıtan bir hakimin en küçük bir hükümde dahi adalet terazisinin şaşmasına müsaade etmemesi devlete, kendisini oraya getiren millete, sana, bana olan borcudur. Adil olmak, adaletli olmak; gücü, tokmağı elinde bulunduranın yalnızca insana değil Allah’a karşı da borcudur.

Ben söylemiyorum, Allah (c.c.) emrediyor. Tabi inançlı bir insansanız. Adaletin tesisine dair yüce Allah (c.c.) Nisa suresi 135.Ayette “Ey iman edenler! Kendinizin veya anne babanızın ve akrabanızın aleyhine bile olsa adaleti ayakta tutun, Allah için şahitlik eden kimseler olun. (İnsanlar) zengin olsunlar, yoksul olsunlar Allah onlara sizden daha yakındır. Öyleyse siz hislerinize uyup adaletten ayrılmayın. Eğer adaletten sapar veya üzerinize düşeni yapmaktan geri durursanız bilin ki Allah yaptığınız her şeyden haberdardır.” diyor, yine Maide Suresi 8. Ayette “Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutun, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Herhangi bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi adaletsiz davranmaya itmesin. Adaletli olun; bu, takvâya daha uygundur. Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” diyor. Daha ötesi var mı? Allah kelamının üstüne ne söylenebilir?

Ancak adaletsizlik gafletine düşenlere hatırlatılabilir. Nitekim tarih boyunca, başta sevgili peygamberimiz olmak üzere, bilcümle alim, düşünür, devlet adamı hukuka, adalete dikkat çekmiş, bir anlamda insanlığı uyarmışlardır. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) ''Bir saat adaletle hükmetmek, bir sene ibadet etmekten hayırlıdır.'' demiş, yine Hz. Ömer (r.a.) “Adalet mülkün (devletin) temelidir.” demiştir.

Fatih Sultan Mehmet aklı, ahlakı, adaleti öldürdüğün gün devletin de öleceğini söyler. Bakar mısın ne kadar tehlikeli ! Çok çok tehlikeli. Sakın sakın hafife almayın. Asla oyun oynanacak, manipüle edilecek, enstrüman olarak kullanılacak bir alan değildir adalet. Kamuoyu vicdanındaki en ama en küçük adaletsizlik milyonların devlete güvenini yerle yeksan eder. Elbette önce inancımızdan örnekler verdim, daha nice alim, düşünür, devlet adamı hararetle adalete dikkat çekmiş. Birkaç tanesini sıralayalım mı? Hem hatırlamış oluruz.

“Adaletin olmadığı yerde ahlak da yoktur.” Montaigne

“Devletin hazinesi adalettir.” Konfüçyus

“Hukuk her şeyin üzerinde olmalıdır.” Aristo

“İyi olmak kolaydır, zor olan adil olmaktır.” Victor Hugo

“Memleketler kılıçla alınır, lakin adaletle muhafaza edilir.” Emir Timur

“Hukukun bittiği yerde tiranlık (siyasal gücü zorla ele geçiren ve onu kötüye kullanan kimse) başlar.” John Locke

“Bir insana yapılan adaletsizlik, tüm insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur.” Kant

“Bir tek kişiye yapılan bir haksızlık, bütün topluma yapılan bir tehdittir.” Montesquieu

O kadar çok ki. Hangi birini yazacaksın. Peki neden acaba? Neden adalete bu kadar çok dikkat çekilmiş?

Adaletin olmadığı yerde başa gelecekler ile ilgili kaygıları yüzünden diyebilir miyiz? Yaşananlar ve adaletsizliği bizzat yaşayanlar, tanık olanlar, okuyup, öğrenenler, onların biriktirdikleri, tecrübeler. Demek bugüne değin şaşmamış ki bunca şey söylenmiş. Sadece sözler de değil, hakkında yazılmış bunca kitap ve sair neşriyat. Çünkü adaletsizliğin olduğu yerde bir arada yaşama iradesinin, devletin yok olacağı kaygısını gütmüş, bir anlamda ikazda bulunmuşlar.

Sonuç; adalet ve liyakat (liyakatte bir tür adalettir) sadece insanın değil bir toplumun en üstün erdemi olarak genel kabul görmüştür. Bir arada yaşayan insanların düzene, kamu düzenine, bu düzeni sağlayacak güce, devlete ihtiyacı vardır. Yönetenlerin ise kamunun selameti açısından erdemli davranmak, adaletli olmak ve liyakati üstün tutmak gibi sorumlulukları vardır. Adalet olmaz, liyakat olmaz ve bir an önce çaresine bakılmaz ise maazallah devlet soluk alamaz, ölür.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ADALET

Kimi zaman dost meclisinde, kimi zaman yazdıklarımda değindiğim ve yüksek anlam yüklediğim bir kavram var. “Denge”. Yaşamın onun üzerine kur...