2 Mayıs 2013 Perşembe

MÜŞTERİ SADAKATİNDE KAVGA MESELESİ

Ötelerden beri söylenegelen bir deyim var. “Büyük dostluklar kavgayla başlar.” Benim kavgayla başlayan bir dostluğum yok, böyle bir deneyim yaşamadım. Kişisel teyidim yok yani. Başkalarının yalancısıyım. Öyle duyarıom, öyle derler, diyorlar, bilmiyorum.

Ama bu deyimi satış yada satış sonrası ile ilişkilendirdiğimde söyleyecek sözüm var. Ben şikayet ederek iş dünyasındaki tabiriyle “case” açılmış, problem yaşamış müşteriyi çok severim. Hatta şirketlerin bu konu üzerinde halihazırdakinden çok daha fazla kafa yorması gerektiğine inanırım. Bir kuruma, bir markaya duyulan güven ve oluşan sadakatin, bunun paha biçilmezliğinin, yeni müşteri kazanım maliyetiyle var olan müşteriyi elde tutma maliyeti arasındaki uçurumun kavrandığı günümüz iş dünyasında bu meseleyi ben her türlü abartırım. Gerçekten bir fırsattır bu. Hani müşteriyle önce problem çıkartın sonra çözün diyesim var. O derece yani.

Yaşanmış bir problemle başlayan müşteri – marka ilişkisi sunulacak üst düzeyde hizmet sonrası memnuniyete dönüşebilir. Ürün , şirket yada marka ile müşteri arasında duygusal bağın oluşmasını sağlayabilir. Normaldir de ! Profesyonel duruş seçilmiş davranışlarsa, olumsuzlukları avantaja çevirmekse bu bir seçim meselesidir. Alın size bir fırsat. Ya o müşteriyi tamamen kaybedeceksiniz ya da çok sadık bir müşteri edineceksiniz. İlk bakışta abartı gibi görünen bu durum aslında gerçeğin ta kendisidir. Şöyle düşünün bu müşteri sizin için artık sıradan bir müşteri olamaz. Anılarında yer işgal ettiğiniz , sizinle ilgili hükmü olan birisi. Onun zihnindeki bu hikayeyi ya Türk Filmi gibi mutlu sonla sonlandıracak yada hem onu , hem dokunduğu, bu hikayeyi anlattığı her bir potansiyel müşteriyi kaybetme riskini göze alacaksınız. (Bu arada önlerine gelene anlatıyorlar. Benden söylemesi.)

Artık bu müşterinin pozitif anlamda da standart bir müşteri olamayacağı konusuna gelince; mağdur olmuş, üzülmüş, sıkılmış, çare, çözüm arayan bir müşteriye çözüm üretmekle , normal bir müşteriye servis vermek aynı şeyler değildir. Zorluk derecesi ne kadar farklıysa elde edilecek verimde o kadar farklıdır. Sıkıntılı bir ruh hali içindeki müşteriyi bu derdinden kurtarmak ; içinde bir tutam minnette barındıran ciddi bir tatmin bir rahatlama getirecektir. Yeni baştan ciddi bir güven ilişkisi kurulacak, sadakat olasılığı daha yüksek olacaktır. Güvendiği dağlara kar yağmamış , güveni boşa çıkmamıştır. Özellikle bizim gibi duygusal manada yoğun toplumlarda bu güçlü bir olasılıktır. Dostu yanında olmuştur, onu yanıltmamıştır, “helal olsun”dur vs vs. Evet bu hikayede vasat, orta yoktur. İyi yada kötü vardır.
Sonuç olarak genel manada müşteri ilişkileri yönetimi , daha spesifik olarak da satış sonrası süreçlerinde müşteri memnuniyeti, sadakat gibi kavramların ne kadar içselleştirildiği (tabi kurumsal manada), strateji ve uygulamalar sürekli gözden geçirilip, değerlendirilmeli. Güncellenmeli, dozu mümkün olduğunca müşteri lehine artırılmalı. Direk dokunan noktalar olan bayiler, satış noktaları, teknik servisler, çağrı merkezleri vb mecralardaki kalite ve bilinçten ödün verilmemeli ve bu noktalara şu aşılanmalı ki her sorunlu müşteri potansiyel sadık müşteri, marka destekçisi, hatta bir nevi marka elçisi haline gelebilir.

Hadi o zaman kavgaya devam, barışmak şartıyla tabi . . .

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

MİZAN TERAZİSİ

Sahipsiz canlarla ilgili kimi vicdansız kişiler hedef şaşırtmak için çocuklarımızı terazinin bir kefesine sokak canlarını terazini diğer kef...