Mustafa Kemal Atatürk’ü, verilen mücadeleyi , onun
perspektifini, ortaya koyduğu vizyon ve ilkelerini itibarsızlaştırmaya çalışan
kesimlerin son yıllarda bu çabalarının dozunu iyice arttığını görmemek için kör
olmak lazım. Kendine zemin bulan bu zihniyet Atatürk’e dair ne varsa vuruyor.
Kimi alenen yaparken kimide insanların zihnini karıştırmak, bulandırmak için
farklı kılıf ve maskelerle yapıyor bunu. Mesela “en bi çağdaş” kardeşlerimiz
var. Hani sanki daha aydınlar, sanki çok daha ilericiler. Çok bilmişler yani .
. . Tabi sorsan onlara kardeşim ne ile sorunun var ? Neyi daha çağdaş hale
getirmeye çalışıyorsun ? Atatürk zaten bizatihi kendisi devrimcilik ilkesi ile
kendini yenileme vizyonunu ortaya koymuş. Eğer iyi niyetli isen bunu niçin
Atatürk’e saygı duyarak yapmıyorsun. Niçin Atatürkçü düşünceyi yıkma gereği
duyuyorsun ? Cevap yok.
Bu zihniyet , yaşananlar bugünün meselesi değil, Milli
Mücadele yıllarından beri var. Kıyılarda köşelerde , arka odalarda uğraştı
durdu yapılanmaya. Güçlenmeye çalıştı. Mahalle aralarında, kurumlarda ,
üniversitelerde , hemen her yapıda kendine yer bulmaya çalıştı. En hassas
değerleriyle oynadı halkın. En olmadık hislerini suistimal etti. Etkilemeye ,
kendi çizgisine çekmeye çalıştı. Atatürk’ü, onun çizgisinde olanları
dinsizlikle itham etti. Bu düşünce doğal olarak dışarıdan destekte buldu. Siyasi
iktidarlar üç beş oy uğruna göz yumdular önce. Sonra oyların sayısı artınca bu
sefer o oyların mahkumu oldular.
Peki Atatürk’ün itibarını sarsmak , Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarını onun çizgisinden uzaklaştırmak neden bu kadar önemli ? Çünkü
Atatürk ve ortaya koyduğu vizyon yaşanmış bitmiş bir şey değildir. Milli
Mücadele’yle başlayıp bugünlere kadar gelen bir idealdir. Yakalandığında
nihayetlenecek olan değil aksine ulaşıldıkça kendini daha ötelere taşıyan bir
hedef , bir yoldur. Türk, Kürt, Boşnak, Arnavut, Çerkez, Alevi, Sünni, Ermeni ,
Süryani tüm ülke vatandaşlarını bir arada tutan tutkaldır. İçinde bulunulan
coğrafya’nın gururu , topyekun bir ortak duruş , milli iradedir. Atatürk ve
çizdiği vizyon yıpratılmadığı, yok edilmediği sürece Türkiye Cumhuriyeti bölgede
her zaman söz söylemeye muktedir bir güç olacaktır. İşte bu yüzden bir şekilde
yıpratılmaya , mümkün olduğunca zayıflatılmaya çalışılmaktadır.
Önceki gün yine sinir bozan bir duruma tanık oldum. Habertürk
Televizyonu , Tarihin Arka Odası programı. Malum düzgün bir program, ciddi
katılımcılar, tarih konuşuluyor, ötesi var mı ? Murat Bardakçı, Prof.Dr.Nurhan Atasoy, Atatürk
Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Yönetim Kurulu üyeliğine atanan Doç. Dr. Erhan Afyoncu ve yakınçağ Osmanlı Tarihi uzmanı Prof.Vahdettin
Ergin.
Milli
Mücadele’ye, özgürlük için verilen savaşa karşı olan Sadrazam Damat Ferit Paşa
ile ilgili konuşulurken, bir kısım
zümrenin Damat Ferit Paşa’yı övdükleri dile getirildi.
Erhan Afyoncu “Şimdi
birde bu çıktı biliyor musun ? Damat Ferit’e methiye düzmek. Yanlış
anlaşıldığını söyleyenler var. Yani her türlü olumsuzluğu olumlu hale getirmek
için uğraşıyorlar. Hatta İnönü savaşlarının olmadığını söyleyenler var.” Diyor.
Profesör Engin “Evet Milli Mücadele’nin olmadığını söyleyen insanlar var. Yazık
, on bin şehit var. O on bin şehidin hatırasına yazık. Şu
söyleniyor Atatürk Sivas Kongre’sinde İngilizlerle anlaştı. Memleketi
sattı. Ondan sonra yapılanlar hep danışıklı dövüş. İnönü Savaşları , Sakarya
Savaşı . . .”
Erhan Afyoncu “Evet
böyle abuk subuk iddialar var.”
Nurhan Hoca
“Haram olsun onlara bu yapılanlar” diyor.
“Ve üstelik
bunları akademik unvanı olan insanlar söylüyor” diyorlar. “Yani sıradan
insanlar değil. Evet akademik ünvanı olan insanlar. Akademik unvanları var.”
Murat Bardakçı
“Doçent , Profesör yani . . .”
Sen düşün
gerisini. Şu an halihazırda üniversitelerde görev yapan, öne çıkmış, kıymetli
hocalar söylüyor bunu. Kendi meslektaşlarının içine düştüğü durumu söylüyorlar.
Daha ne desinler ? Düşün kimlerin ellerine teslim ediyoruz çocuklarımızı ,
geleceğimizi. Düşün nasıl bir nesil yetişir bu insanların elinde. Düşün sonun
ne olur ?
İnsanın aklının
üstü bir kere örtülmeye görsün. Ne o döneme dair yazılmış anılar, belgeler,
fotoğraflar, ne o dönemi bizzat yaşamış insanların anlattıkları hayır eder. Resmi
tarihi zaten toptan inkar ederler. Sürgüne gönderilmiş Hanedan Ailesi’nin
üyeleri dahi saygı duyarken, takdir ederken Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının
yaptıklarını, onlar padişahtan çok padişahçı olup çıkıverirler.
İnsanın aklı
bir kere örtülmeye görsün.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder