Siyasette öyle şeyler oluyor ki, öyle oyunlar, öyle dalgalanmalar oluyor ki koskoca örgütlerin tepesinde oturanların aymaz, beceriksiz, bu denli hesap kitap bilmez olduğunu düşünmek dahi istemiyorum. O ihtimali hemen siliyorum zihnimden. Olur mu hiç öyle şey? Lakin aksi savları, anlattıkları, iddiaları hiç ikna edici değil. Birinin aklına “ilke”, “ilkeli siyaset” kavramları sanki yeni gelmiş gibi. Diğeri “değişim” diye tutturmuş, seçim arifesinde çok acil lazımmış gibi. Apar topar genel başkanını indirmiş, ama üç beş ayda neyi değiştirip de halkı ikna edecek hiç bahsetmemiş, seçimi nasıl kazanacak hiç değinmemiş. Hoş delegenin oyunu almış. Bizim siyasetimiz maalesef böyle. Neyi, nasıl yapacağınızı anlatmadan insanları hamaset siyaseti ile ikna edebiliyorsun. Ver gazı gitsin. Genel Başkanlığı kapamadıysan da git hemen başka parti kur. Başka bir parti deyince gerek ideoloji olarak, gerek programın, gerekse pratikte dişe dokunur farklı politikaların olmalı değil mi? Yok biz de gerek yok. Dedim ya hamaset kafi. Hatipliğinde iyiyse ver gazı. Üç beş koparırım. Ben de sana sormazsam. Yoksa “hamaset siyasetinin” yanına “öç siyasetini” de mi koymalıyız? Sözümü yabana atma. İnsanın en en güçlü motivasyonlarından biri intikamdır. Yoksa diyorum milli menfaatlerimiz öç siyasetine kurban mı gidiyor?
Vallahi
dikkatle, özenle takip ediyorum. Okuyorum. İzliyorum. Dinliyorum. Anlamaya
çalışıyorum. Kimseye haksızlık da etmek istemiyorum. Lakin bu yaşananlar neyin
hesabı? Kendimi ikna etmeye çalışıyorum. I-ıh! Olmuyor. Geçenlerde bir partinin
yöneticisini dinliyorum. Israrla diyor ki; kutuplaşmayı, iki kutuplu siyaseti
reddediyoruz. Alternatifler olmalı. Yine, yeniden günaydın. Bu yaklaşımı
desteklerim de ne çare; şu anki sistemimizin dünyadaki başkanlık sistemleri ile
alakası yoksa da; seçim sistemi iki kutuplu siyaseti desteklemektedir. Bunu
başkanlık sistemine geçerken düşünecektiniz. Şimdi ne yaparsan yap genel
seçimlerde ittifak yapmadan %51’i yakalamak hayal. Yerel seçimlerde ise senin
karşındaki partiler ittifak yapıp sen yapmazsan ittifak yapan oyları da seçimi de
alır. Senin seçim kazanman yine hayal.
Bir
parti asgari nelere sahip olmalı ki tutunabilsin, gelip, geçici olmasın ve
zaman içinde iktidar namzeti olsun. Şöyle bir geriye dönüp bakar mısınız? Kurulmuş
ve varlığını sürdürememiş onlarca partiyi bir solukta sayabiliriz. Bir partinin
finansman gücü varsa, farklı ideolojik zemini varsa, kurumsal kültürü olup,
kurumsal süreçleri çalışıyorsa (ki bu zaten tutunmuş demektir) ya da son olarak
ittifak, iş birliği, koalisyon fark etmez bir şekilde iktidarın bir ucundan tutabilme,
güç sahibi olabilme imkanı varsa parti varlığını sürdürebilir. Buradaki iktidar
ile kasıt sadece hükümet olma değil tabi. Dişe dokunur büyüklük ve adette
belediyeyi kazanmış olmak da güç odağı olmak demektir. Bunlar yoksa bir
partinin yaşama şansı bana göre yok.
Şimdi
ne olacak?
Yine
yeniden sözden dönmeler, tükürdüğünü yalamalar, çark etmeler, zigzag çizmeler
olmaz, ağızlarından çıkan lafın arkasında durularsa yandılar. Siyaset
sahnesinden en az iki parti yok olup, gidecek. Velev ki kapanmasalar dahi yüzde
birlik ikilik, üçlük beşlik partiler haline gelecekler. İki parti tamam. Bir
üçüncüsü de büyük hezimete uğrayabilir. Bazen bu yaşananların hedefinde CHP’mi
var diye de düşünüyorum. Zayıflayan CHP sonrasını düşünmek bile istemiyorum. Muhalefetin
tamamen yok olması demek her şekle, her tehdide açık olmak demek. Allah
esirgesin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder