10 Aralık 2024 Salı

SADDAM KADDAFİ MÜBAREK ESAT

“Batı ikili oynuyor”, “batı iki yüzlü”, “batının çifte standardı”, bati adil değil”, “batı terörü destekliyor”, “batı cinayet işleyenlerin yanında” vs. vs. vs. Çok mu şaşırtıcı? İlk defa mı oldu? İlk defa mı duyduk? Bizzat kendimiz dahi ilk defa mı dillendiriyoruz? Hayır! Elbette hayır! İlk olmadığı gibi son da olmayacak. Bu böyle. Gün gelecek en acımasız, en şerefsiz tutuma maruz kalacak zayıf olan, gün gelecek bir tık daha kabul edilebilir bir seviyede olacak yapılan haksızlıklar. Arada bir bir lokma bir jest yaptığı bile olacak güçlü olanın. Ama bu hep onun istediği alanda, istediği zamanda, istediği kadar olacak. Kuşkusuz böyle. Ha terazi her zaman kendine ağır tartacak. Buna da kuşku yok. Sen de hoşuna gitmeyen kararları, hareketleri gördükçe saydırmaya (argo olanı) devam edeceksin. Saydırmaların elbette hiçbir işe yaramayacak. Bağırıp, çağırıp duracaksın. Bildiklerini okumaya devam edecekler. Menfaatlerine olanı yapıp geçecekler. Ne yani siz olsanız farklı mı davranırdınız? Siz de kendi menfaatinizi düşünmez miydiniz? Bir tarafta kendi ülkenizin ya da kendi koltuğunuzun menfaati, diğer yanda bilmem neredeki birileri. Dur yahu kendi ülkemin, kendi iktidarımın menfaatini bir kenara bırakayım, adaletli olayım, bu seferlikte böyle olsun der miydiniz?

Tamam anladım siz derdiniz (bence yalan söylüyorsunuz) ama elin oğlu demiyor kardeşim. Zorla mı?

Bu arada birazda kendine vursan. İğneyi kendine batırsan. Çok mu şey bekliyor olurum? Şu etrafımızdaki coğrafyaya bir baksana. Sadece Türkiye değil. Etrafımızdaki tüm ülkeler için söylenebilir bu. Üzülerek söylüyorum ki sanki hak ediyor muyuz? Güçlü değilsen seni başkalarının lütfedip düşünmesini beklemek ne kadar gerçekçi? Seni sen düşünmemişsin, seni eller neden düşünsün? Adilmiş, değilmiş, haksızlıkmış vs. Yüzde yüz katılıyorum. En basiti şu Gazze’de yaşananlar hukuksuzluğun falan çok ötesinde. Canilik. Lakin sen kendini düşünmezken başkalarının seni düşünmesini beklemek de bir tür saflık. Anlamsız.

Az gelişmiş ülkelerin hemen tümünde aynı şey. Liderleri istediği kadar kendi halkına, kendi seçmenine dünyanın en güçlüsüymüş havası yaratsın. Basın istediğin kadar onları göklere çıkarsın. Neticede gerçek ne ise o. O yerli yerinde. Lafla, sazla, sözle değişmiyor. En kötüsü de kendileri de inanıyor buna. Bir tür psikolojik rahatsızlık sanki. İnanıyor, inandırıyorlar. Bu durum hasıl olduğunda artık sosyolojik bir hastalık oluyor sanırım. Bir tür halüsinasyon mu acaba? Kitle halüsinasyonu.

Neyse bu yeni bir mesele değil. Yüzlerce yıl öncesinden, neredeyse 16-17. yüzyıldan, bu yana bilimin, fennin, teknolojinin ucunu bırakmışsın. Geçtim bilimi, fenni, aklı mantığı dahi rafa kaldırmışsın. Şeyh, şıh, tarikat ve benzerlerinin, hurafelerin gölgesinde, ağaların, aşiretlerin, garip anlayışların, ağır cehaletin yine ağır tesirinde gelmiş gidiyorsun. İster kabul et, ister kabul etme. Dedim ya gerçekler değişmiyor. Son 300-400 yıldır doğru düzgün bir şey üretmemiş lök gibi oturmuş, batı ne ürettiyse zaman içinde onu edinmişsin, batı ne geliştirip, bulduysa kullanmışsın. (Onu da günah vs deyip, yıllarca reddetmediysen.) İnan bunu ben de kabul etmek istemiyorum. Zoruma gidiyor. Ama bakıyorum ne elektrik, ne lamba senin, ne benzin, ne mazot senin, ne radyo, ne televizyon, ne kamera senin, ne araba ne tekeri senin. Sen otur adam aya gitsin, uzaya gitsin, telefonu, bilgisayarı bulsun, çalışsın, senden misli misli fazla üretsin, katma değerli üretsin. Eee sen? Valla sana bir şey demek istemiyorum.

Sen üretmediğin gibi bir de birbirini yiyorsun. Yiyorsun kardeşim. Yalansa yalan de. Irk yüzünden, din, mezhep yüzünden, şunculuk, bunculuk yüzünden birbirini yiyorsun. Sen yemiyorsan, ağalar, beyler, şeyhler, şıhlar, biraz daha devlet gibi olduysan o zamanda örgüt liderleri, parti başkanları vb seni birbirine düşürüyor. Neden? Cahilsin abi. Kabul et. Cahilsin. Senin okumanı, eğitimli olmanı, özgür düşünce ve iradeye sahip olmanı, vatandaşlık bilincine, birey olma bilincine sahip olmanı istemiyorlar. Sen ancak sorgusuz sualsiz mürit olursan, kul olursan, yine hiç sorgulamadan biat edersen, emre itaat edersen, hatta öl deyince ölürsen kendi düzenlerini kuruyorlar sırtından geçinenler. Kusura bakma da sen de pek bir meraklısın kulluğa. Hani Yüce Allah’tan başka toktu tapacak. Yalnızca ona kulluk edip yalnızca ondan yardım dileyecektik hani. Hani Allah yeterdi. Kurban olduğum Allah elbette yeter. E sen bu sıfır özgüveninle birilerine biat etmeye çok meraklısın. İşte bu kafayla modern dünyanın tersine başka bir dünyada yaşıyorsun. Seni kandırıyorlar. Sen de kanıyorsun. Şeyhler, tarikatlar, ağalar, yapamıyorsa politikacılar, liderler kandırıyor. Bak İran’da neler oldu? İran ne hallere geldi? Şu Saddam’a bak, Kaddafi’ye bak. Diktatorya, otokrasi, tek adamlık ülkeleri ne hale getiriyor. Bak şimdilerde Esat’a bak. (diye yazarken Esat yönetimi bırakıp, Suriye’yi terk etti. 8 Aralık 2024) İş başındakiler iktidarlarını korumak için güçlerinin yettiği her şeyi yapabilirler. Esat da yaptı. Ülkesini ne hale getirdi. İşte tek adamlık böyle bir şey. Muhtemel doğru yaptığına inanıyordu. Lakin hiç kuşku yok ki kontrolsüz güç çok ama çok tehlikelidir. O yüzden güçler ayrılığı önemlidir. O yüzden bir lider kendisinden başka iradenin, iradelerin varlığına tahammül edemiyor, yok etmeye çalışıyorsa vay haline o ülkenin. Bu ülkeleri film gibi seyrettik. Yaşıtlarım ve daha yaş almışlarımız onların yakın geçmişlerini de seyretti. Nereden nereye geldiler gözlerimizle gördük.

Bu ülkelerin hepsi kendileri ettiler kendileri buldular. Bunları görmezden gelenlerde yine kendileri bulacaklar. Bunlar hem birbirlerini yerler hem de her fırsat bulduklarında küfrettikleri batıya kaçarlar. Hiç fark etmez Müslüman, Hristiyan, Yahudi, hepsi hem din derler, kitap derler, mezhep derler. Sonra sırf dini, mezhebi yüzünden, ya da kendi gibi düşünmediği için kendi vatandaşını, komşusunu, kardeşini ahlaksız, iffetsiz, gavur, can düşmanı ilan ederler. Dün aynı sofraya oturduklarını, evlerine davet ettiklerini, can ciğerlerini dahi katlederler. Sırf siyasi ikballeri, iktidarları için. Ülkelerini cehenneme çevirir sonra da batıya kaçarlar. Neden yine o bölgede bir sürü hem etnik olarak, hem inanç olarak benzer hatta aynı olan ülkelere değil de batıya kaçarlar? Kaçamayıp, zulme maruz kalanlar ise batıdan medet umarlar. İşte öyle değil.

Esat gitti. İnşallah ne zalimlik yaptıysa bedelini öder. İnşallah tüm zalimler ettiklerinin karşılığını en acı şekilde öderler. Diğer taraftan kimileri de yönetime muhalifler geliyor diye seviniyor. İyi de ortada öyle pek de sevinilecek durum yok. Ülke artık tamamen bölük pörçük. Suriye’nin toprak bütünlüğü deniyor. Yahu ne bütünlüğü? Allah aşkına bütünlük mü kalmış? İsrail Suriye’ye çoktan girdi bile. Suriye bu hali yaşayacak ve İsrail seyredecek öyle mi? Kuzeyde PYD PKK YPG adını sen koy, güneyde İsrail. Tüm bu yaşananlar neye hizmet ediyor? Saf mıyız, çok mu cahiliz, kafamız mı çalışmıyor? Neyse yaşananlar elbette hayra alamet değil.

Ben sözü yine Atatürk’e bağlayacağım. Yanlış anlamayın ama 100 yıl öncesinden bugüne ait laflar söyleyen ve bu ülkede hala onu anlayamayan, hainlik eden insanlar oldukça ben de Atatürk’ten bahsetmeye devam edeceğim. Neyse ki elimizde o var. Onun, yani Atatürk’ün perspektifi, kurduğu cumhuriyet ve anlayışı var. Umarım ona, cumhuriyetin, demokratik, laik, hukuk devletinin kazanımlarına sahip çıkar, ona karşı oluşan yapılara prim vermez, sıkı sıkıya ilkelerine sarılırız. Tekrar söylüyorum. Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu coğrafyanın ışığıdır. Bozulması, ayarlarıyla oynanması, tüketilmesi gereken değil, kuruluş felsefesine dönülmesi, örnek alınması gereken modeldir. Atatürk ilkeleri tek kurtuluşumuzdur. Türkiye Cumhuriyeti’nin her bir ferdine Atatürk’ü iyi öğretmek, 60- 70 yıl öncenin idealist jenerasyonuna benzer, vatansever bir nesil yetiştirmek zorundayız.

Bu ülkede yaşayıp, cebinde Türkiye Cumhuriyeti pasaportu taşıyan herkese söylüyorum. Şahıslarıyla, kurumlarıyla herkes. Aklımızı başımıza alalım. Atatürk’ün ortaya koyduğu vizyona sarılalım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

SADDAM KADDAFİ MÜBAREK ESAT

“Batı ikili oynuyor”, “batı iki yüzlü”, “batının çifte standardı”, bati adil değil”, “batı terörü destekliyor”, “batı cinayet işleyenlerin y...